31 Mayıs 2017 Çarşamba

FERİZLİ DENİZE İNEBİLİR Ml?

Sakarya coğrafi haritasına baktığımızda bazı ilçelere önemli imkanlar sunduğunu hemen görebiliriz.

Her ne kadar idari yapılanmada bütün il sınırı kanunla büyükşehir kapsamına alınsada yerleşik anlayış ilçelerin ve ilçe belediuelerinin önemli bir nüfuzunun olduğu gerçeğidir.

Birçok ilçemizin kendine has jeopolitiği mevcuttur.Ancak bu ilçelere küçük değişikliklerle çok önemli değerler katılabilir.Ben bu gün Ferizli ilçemizden bahsetmek istiyorum.Mesela Ferizlimizin denize doğru son mahalleleri olan Ceylandere'nin önündeki Karasu'ya bağlı Üç oluk ve Taşlıgecit mahalleleri Ferizli'ye bağlanarak Ferizli'nin Karadeniz'e inmesi sağlanamaz mı?Çok mu zordur  acaba.

Şu anda Sakarya'nın üç ilçesinin denize kıyısı varken bunu dörde çıkarmak hem Sakaryamıza hem Ferizli ilçemize çok şey katar.

Karasu ilçemiz ise denize kıyısı olan bir komşu kazanmış olur.

Ne dersiniz? Olabilir mi?Neden olmasın,yeterki üzerinde çalışılsın.Sakın denize sınır olsak ne değişecek diye düşünmeyin.

Hendek-Kaynarca bölünmüş yoluda hayata geçirilebilirse Ferizli ilçemiz şu anki konumunu katlayarak gelişmeye devam eder.Herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum.Allah'a emanet olunuz.Saygılarımla.Ertan Cimbat SAKARYA AHBAR


22 Mayıs 2017 Pazartesi

          NE ŞUNCU,NE BUNCU.O,ORTA YOLCU.

   Ak Parti'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Genel başkan seçileceği 21 Mayıs tarihindeki olağanüstü kongre herkes için ayrı bir mana ifade ediyordu.
Herkesin bir beklentisi vardı ama asıl beklenti ve çoğunluğun beklentisi yeniden yapılanma,arınma ve yeni bir başlangıc beklentisiydi.
Bu beklentinin Genel Merkez ayağı ne kadar karşılandı bunu zaman içinde göreceğiz.
Ancak Sakarya için bir tahlil yaptığımızda çok isabetli bir karar verildiği görülmektedir.
Yıllarca Sakarya Ak Parti siyasetinde adamcılık kayırmacılık almış başını yürümüştü.
Şu milletvekilinin adamı bu milletvekilinin adamı gibi gruplaşmalarla Ak parti adeta ortadan ikiye bölünmüş,sırf bu bölünmüşlük sebebiyle parti misyonuna uymayan,yanlış işler yapan kişilere bu bizden denilerek dokunulamamış bu durum partide disipline edilemediği için çürümelere sebep olmuştu.
21 Mayıs Kongresine giderken herkes beklentilerini açık açık dillendirmeye başlamıştı.
Ben de bu tartışmaları dinlerken zaman zaman müdahil olduğum da oluyordu.
Bir gazeteci olarak Sakarya'dan MKYK'ya kim girer diye bana sorulduğunda,
Ya Recep Uncuoğlu girer,ya da Sakarya'dan kimse olmaz diyordum.
Ne yalan söyliyeyim bu fikrime pek katılan olmuyordu.
Nedeni ise gayet basit.
Çünkü herkesin gönlünde tarafı olduğu bir aslan yatıyordu.
Zaten hastalıkta buydu.
Bunun tedavi edilmesi gerekiyordu.
Bu parti birilerinin tapulu malı değil milletin partisiydi.
Adamlar partiyi babasının malı gibi kullanıyorlardı.
Kısaca Ak Parti Şuncular,Buncular diye ikiye ayrılmıştı.
Tabi birde bu iki gruba bağlı olmayan orta yolcular vardı.
Bu orta yolcular bu gruplaşmalardan nefret eden,Ak Parti'ye gönülden bağlı partideki çürümüşlüğe rağmen her seçim gidip oyunu Reis'e ve Ak Parti'ye veren insanlardı.
Ancak son aylarda bu kesimde de büyük homurtular başlamıştı.
Şahsen ben,''Böyle giderse ben artık Ak Parti'ye hizmet etmem'' diyenleri gördüm.
Şunu abartısız söyleyebilirim ki gerekçeleri farklı olsada Ak Parti'lilerin yarısı gidişattan rahatsızdı.
Referandum sonucu ve son değerlendirmeler göstermiştir ki Parti'ye acilen bir neşter vurulmasını gerektiriyordu.
Bu neşter Sakarya'da Recep Uncuoğlu'na verildi.
Çünkü altı yıla yaklaşan il başkanlığı süresince herkesi en iyi tanıyanlardan biriydi.
Adaletine güvenilen birisi.
Aldığı görevi en iyi yapmaya çalışan birisi.
Gruplaşmalardan hoşlanmayan,nefret eden birisi.
Onun bunun adamı değil kendi doğrularını uygulayan daha çok kişilere değil,parti misyonuna bağlı birisi.
Şimdi okurlarıma soruyorum?
Size böyle bir yetki verseler, yeniden yapılanma ve teşkilatlarda yeniliklerde belirleyici rol alacak biri olarak kimi MKYK'ya alırdınız.
Herhalde kendinden olmayan insanları elindeki neşterle doğrayacak kişilere  bu neşteri ve görevi vermezdiniz.
İşte bu yüzden Sayın Recep Uncuoğlu'nun MKYK'a girmesi Sakarya ve Ak parti için olumlu olmuştur.
Siz bakmayın fısıltı gazetelerinin şunun adamı bunun adamı diye algı yapmaya çalıştığına.
Dostluklarla,sorumlulukları karıştırmayın lütfen.
Recep Uncuoğlu'na  Tayyip Bey öyle bir sorumluluk yüklemiştir ki,
Yanlış yaparsa bunun hesabını ne dünyada ne de ahirette verebilir.
Partide müthiş bir grizu birikimi mevcut iken, kimsenin yanlış yapma lüksü olmaz, olamaz.
Lütfen Uncuoğlunu rahat bırakın.
Onun birçok konuya hakim biri olarak en doğru ve isabetli kararlar vereceğine ben yürekten inanıyorum.
Kendisine bu yolda kolaylıklar ve başarılar diliyorum.
Allah yardımcısı olsun.
Ülkemize, Sakarya'mıza ve partimize hayırlı olsun.Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Ertan Cimbat         SAKARYA AHBAR 


23 Nisan 2017 Pazar

MİLLİ OLMAYAN BAYRAM KUTLAMALARI

Dün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıydı.
Sabah 10'da kutlamaların yapılacağı salona küçük oğlum Abdussamet ile birlikte gittik.
Salona tam giriş yapıyordum ki çok hareketli bir yabancı müzik çalıyordu.
Sanki yabancı bir ülkede bir eğlence merkezine giriyorsunuz.
Neyse içeri girdim ki  anasınıfı öğrencileri bu müzik eşliğide dans ettiriliyordu.
Hatta salonda çok uğultu olduğu için acaba ben mi anlayamadım diye iki üç kişiyede müzik Türkçe değil mi? diye sordum.
Onlarda hayır Türkçe değil dediler.
Neyse ki oyun ve müzik bitti.Bir öğrencinin şiir okumasından sonra yeni bir öğrenci gurubu sahnede yerini aldı.
O da ne?
Bu defada arap müziğine benzer Maruni maruni diye bir müzik eşliğinde öğrenciler oynamaya basladılar.
Yani sizin anlayacağınız bir Milli Egemenlik bayramında milli olmayan danslar ve milli olmayan müzik parçaları.
Eğer tüm Türkiyede bu iş böyleyse o zaman Milli Egemenliğimizi kaybetmişiz demektir.
Çünkü milli egemenlik demek kültür demektir.
Kültür ise dil demek,oyun demek,gelenek ve görenek demek,giyim ve kuşam demek,kendi öz değerlerine sahip çıkmak ve onları yaşatmak demektir.
Siz hiç bayram torenlerinde halay çekildiğini,horon tepildiğini,çiftetelli oynandığını,zeybek veya kaşık oyunu oynandığını gördünüz mü?
Göremezsiniz çünkü Türkiye  her alanda olduğu gibi kültür alanında da kuşatılıp yok ediliyor.
Bir milletin kültürünü yok ettin mi,susuz kalan bir ağaç gibi kurur yok olur gider.
Kültürü yok olmuş milletlerin başkalarının mandası olmaları kaçınılmazdır.Ben merak ediyorum salonda bu oyunları alkışlayan siyasilerin,bürokratların hatta vatandaşların içinde benim gibi düşünen oldu mu?Bilemiyorum.Ancak şu tesbiti yapmalıyım ki yıllarca Kemal Sunal filmlerinde ''Eşşekoğlu eşşek''i nasıl gülerel izlettirip kahkaha attırarak bu millete öğrettilerse,bu ulusal sanilan bu bayramlarda da dansı ve yabancı müzikleri size kabul ettirirler.Herkes alkışladığına görede kabul ettirmişler gibi görünüyor.Millet adına karar vericiler insallah bu yazıyı okuyup gelecek bayramları gerçekten Ulusal egemenliğimize uygun bir şekilde kutlamamızı sağlarlar.Bekleyip göreceğiz.Allah'a emanet olunuz.Saygılarımla.Ertan Cimbat  Sakarya Ahbar.

6 Nisan 2017 Perşembe

AHMET SOĞUK MATEMATİKTE YENİ KURALLAR İCAT ETTİ.

   SOĞUK,SONUÇ SEKİZ SEKİZ BEN KAZANDIM DEDİ.

       Nisan ayının ilk haftası geldiğinde belediyelerde Başkanlarla ilgili denetim komisyonu raporları görüşülüp,faaliyet raporları oylanır.

 4 Nisan pazartesi günü toplanan Ferizli Belediye meclisinde de bu konunun görüşmeleri vardı.Hemde canlı yayın yapılarak görüşüldü.

Bizde bu önemli gündemi canlı olarak internet ortamından takip etme fırsatı bulduk.

Denetim kurulu raporunda bir birinden önemli maddeler okunurken Ahmet Soğuk'un jest ve mimiklerinden çok gergin olduğunu ve kontrol dışı mimiklerle de kendinin telaşlı ve kaygılı olduğunu tespit ettim.(Bunu nasıl anladın diye soruyorsanız. A.Soğuk benim iyi bir Ahmet soğuk uzmanı olduğumu bilir ve bunu her yerde söyler.)

     Rapor okunduktan sonra söz alan Başkan Soğuk,rapordaki maddeleri basitleştirmeye çalışarak,bir yandan da her zamanki gibi ''Bunların altında hiç birinde benim imzam yok.Bir hata varsa personelin hatası diyerek.Canlı yayında personelin birine.''Bak senin yüzünden bu duruma düşüyoruz.Neden işini doğru yapmıyorsun'' diyerek azarladı.Tabi bizde bu tiyatroyu yuttuk.

Her iki cümlesinden birinde 'Ben Belediye başkanıyım,bana saygı göstermek zorundasınız diyerek konuşmasına duygu ve gözdağı yüklemeye çalışıp Belediye meclis üyelerinin  elini sıkmadığını,kendisine arkasını döndüğünü itiraf edip düştüğü acınacak durumları kamuoyuna ifşa etti.

Denetim komisyonu başkanı Murat Kahyaoğlu Soğuk'un ardından söz alıp komisyonun objektif  ve tarafsız olarak yaptığı çalışmaları anlattı,Başkan Ahmet Soğuk'a dönerek,Benim Ahmet Sevgimi kalbimi yarsalardı görürlerdi.Ancak zaman içinde o kadar çok değişti o kadar yanlış yaptı ki şimdi elini bile sıkmak istemiyorum.''Dedi.

Konuşmalardan sonra geçilen oylamada,naklen yayın kamerası meclis üyelerine çevriliyken,başkan dahil altı kişi Faaliyet raporuna kabul oyu kullanırken yedi kişi ret oyu kullandı.Kameranın görmediği başkanlık divanında bulunan üç kişiden birinin evet birinin hayır verdiği,meclisi yöneten Samet Zurnacının hiç bir tercihe el kaldırmadığı söylendi.

İlk haberler 8 ret, 7 kabul ve 1 çekimser olarak basında yer aldı.

Daha sonra evrakta Sekiz sekiz olarak tescil edildiği söylendi.

Ayrıca Ahmet Soğuk ''2016 yılı Faaliyet  raporu sekize sekiz olarak kabul edilmiştir'' açıklaması yaptı 

Sekize sekiz matematikte bir birinin aynı olan iki sayı.

Buradan nasıl bir galip çıkıyor bunu Ahmet Soğuk'a sormak lazım.

Matematikte yeni kurallar ihdas etmiş olabilir. 

Benim dikkatimi çeken üç tane Ak Parti belediye meclis üyesinin açık olarak ret oyu vermesi.

Denetim kurulu üyesi Samet Zurnacı'nın hazırlanan raporun altında lehte imzası olmasına rağmen meclis toplantısında kabul oyu vermesi.

Bağımsız Belediye meclis üyesi Nadide Dülger'in belediye seçimlerindeki unutulmayan siyaset tarzı ile  şimdi verdiği süpriz kabul  oyu.

Belediye Başkanları bu tip oylamalarda oy kullanıp kullanamadığı.

Sakarya Milletvekili Ayhan sefer Üstün'ün ilk defa bu hadiselere sessiz kalması ve taraf olmayıp destek vermemesi.

Bunlar kamuoyunda konuşulan başlıklar.

Bak az daha unutuyordum.

Bu mecliste başkanın  basına ve özellikle şahsıma yönelik beyanları da oldu.

Mesela beni mahkemeye verdiğini ve mahkemede yalan söylediğimi iddia etti.

Sayın Soğuk Mahkemeye veren sensin,beraat eden benim.

Koskoca devletin Hakimi yalan söylediğimi anlayıp bana ceza vermedi de sen mi anladın.

Geç bunları geç,

Herkes yanlış bir doğru sen misin?

Bak benden sana tavsiye bu gidişle elini sıkacak adamda bulamayacaksın.

Bu benim tespitim değil.

Meclis üyelerinizin elinizi sıkmadığını söylüyorsunuz.O da evet sıkmadım diyor.

Kendin bilirsin ama bu gidiş iyi bir gidiş değil.

İnan ki seni yazmak  bana artık zevk vermiyor.

Ama mesleğimiz bu,seni sevemesekte ,mesleğimizi seviyoruz. 

Allah'a emanet olunuz 

Saygılarımla.

Ertan Cimbat   SAKARYA AHBAR



Yalnızlaştıkça hırçınlaşıyorsun.






26 Mart 2017 Pazar

ÜÇÜNCÜ YILDA BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ

Sakarya'da Büyükşehir Belediye Başkanı ile birlikte 17 belediye başkanı mevcut.

Mart ayının 28.günü 3başkanların üçüncü yılı doluyor..

Bu yeniden seçilenlerin üçüncü yılı,ikinci kez seçilenlerin sekiz,üçüncü kez seçilenlerin 13.üncü yılı.

Ben bu başkanların icraatlarını guruplayarak anlatmak istiyorum.

Bazı belediye başkanlarımız çok ÇALIŞKAN gerçekten ilçelerin gelişmesine önemli katkılar yapıyorlar.

Bazı belediye başkanlarımız ise DURAĞAN bunların ilçelerine bir faydası olmadığı gibi kendisine de bir faydası yok.

Belediye başkanlarımızdan bazıları ise GERİLEME döneminde.Bunlar hem kendilerine hemde ilçelerine zarar veriyorlar.

Siz şimdi bana bizim belediye başkanımız hangi katagoride diye sormayın,bir zahmet kendiniz başkanınızı bir yere koyun lütfen.

Guruplamada size birkaç ipucu vereyim.

Mesela bu üçüncü guruba giren başkanların en hızlı çalışan birimi basın bölümü.

Çünkü bunlar iş üretmekten çok,haklarında çıkan yolsuzluk ve usulsüzlüklere cevap verebilmenin derdine düşmüş durumdalar.

Durağan konumdaki başkanlar ne şiş yansın ne kebap diyerek vaziyeti idare edenlerdir.Onlar fazla basına malzeme olmadan günü kurtaranlardır.

Birinci guruba giren başkanlar da aynı üçüncü gurup gibi basını çok kullanıp ilçelerine yaptıkları hizmetleri tanıtırlar.Dur durak bilmeden çalışırlar.

Belediye bütcesinden kendi beldesine tek çivi çakmayan başkanlar olduğu söyleniyor.Bunlar genellikle Devlet ve Büyükşehir Belediyesinin ilçelerine yaptığı yatırımları gündemde tutarak övünürler.Hatta ilçedeki mütahhitlerin,yapsatcıların yaptıklarıyla övünenler bile varmış.

En önemlisi bazı başkanların harama ve helale dikkat etmedikleri bazılarının Karun gibi zenginleştiklerini duyuyoruz.

Sonuç olarak her türlüsünden başkanlara sahibiz.Ne yapalım iyisiyle kötüsüyle bizim başkanlarımız kimseye yedirtmeyiz.Hatta bir gece ansızın ilçe belediye başkanına destak için gurubu toplayıp,

Arkadaşlar bu meseleleri aile içinde halledelim biz bir aileyiz diyerek yanlış işlere sahip çıkabiliyoruz.Sonra da haktan hukuktan bahsedebiliyoruz.

Gerçek manada hak ve hukukun tecelli edeceği o günde bulusmak ve görüşmek dileğiyle.

Ben bütün belediye başkanlarımıza bundan soraki başkanlık görevlarınde hayırlı ve başarılı çalışmalar diĺiyorum.

Allah'a emanet olunuz.

Saygılarımla.

Erta Cimbat SAKARYA AHBAR










22 Mart 2017 Çarşamba

HERKES HAMDİ BEY'İN TEKLİFİNİ KONUŞUYOR

2010'lu yıllarda Şhow Tv'de "Varmısın yokmusun" Diye bir yarışma programı vardı.

Programı Acun Ilıcalı sunuyordu.

Yarısmacı masada bulunan kutulardan açtırır,her üç kutu açıldıktan sonra programın sunucusu Acun,telafonla Hamdi Bey'e bağlanır,yarışmacı için teklif alırdı.
Yarışmanın sonuna doğru kalan rakamlar büyükse Hamdi Bey'in teklifi büyük olur.hele hele 500 binliklerin çıkma ihtimali varsa,150,200 bin teklif ederdi.
Tabi yarışmacı teklifi kabul etmeyerek Kutu'ya gitme hakkını da kullandığı olurdu.
Bu yarışmayı sanırım bir çoğunuz izlemişsinizdir.
Bunu neden hatırlattım.
Bu aralar Belediyelerimizde yıllık denetim faliyetleri sürüyor.
Belediye meclis üyelerinden oluşan denetim kurulu üyeleri yaklaşık iki aydır Belediye başkanlarının bir yıllık harcamalarını denetliyor.
İlçelerimizden birinde bu harcamalarda usülsüzlük  vegayri resmilik ortaya çıkınca ve meblalarda büyük olunca hamdi bey ilk teklifini sunmuş.
Ne kadar mı?
150.bin lra.
Teklifi kabul etmeyen meclis üyesi kutuya gideceğini söylemiş.
Bu teklifide dost meclislerinde anlatıp kutu için destek bekliyormus.
Ya birde kutu açılır içinden o meblalar çikarsa.
İşte o zaman görün siz filmin sonunu.
Bende merak ediyorum sizin gibi.
Bakalım kutudan ne çıkacak.
Çok yakında yeni bir teklif gelip Hamdi Bey bu yarışmacı arkadasları ikna etmez ise hep birlikte kutudan ne çıktığını göreceğiz.
Bir iki hafta sabır.
Kalın sağlıcakla.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Ertan CİMBAT      SAKARYA AHBAR



14 Mart 2017 Salı

BARBAR AVRUPA MEDENİ TÜRKLER.

Osmanlı dağılıp yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulunca o günün idarecileri gelişmenin ancak Avrupayı kendimize örnek alırsak sağlanabileceğine inandılar.

Bu manada Avrupa'dan bir çok hukuk sistemini kendi Anayasamıza ve kanunlarımıza koymuşuz.İdari yargılama sistemini Fransa'dan,Medeni kanunu İsviçre'den,ceza kanununu İtalya'dan,ticaret ve borçlar kanununu Almanya'dan alarak kendi hukuk sistemimizi oluşturmuşuz.

Bunları yaparken de hedef MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNE ULAŞMAK olarak ortaya konmuş.

Böylece binlerce yıllık tarihimizi,geçmişimizi,kültürümüzü terk ederek,yok sayarak Avrupalı olacaktık.

Ancak bu güne kadar bu hep tartışma konusu oldu.Ne milletimiz Türk örf ve adetlerinden vazgeçip Avrupalı oldu.Ne de devletimiz bu kanunlardan vazgeçip milletinin kültürüne uyarladı.

Bu manada en büyük itirazı Merhum Necmettin Erbakan ortaya koydu.

Yıllarca ''Avrupalıdan dost,domuzdan post olmaz''deyip durdu.

Bu elbise Müslüman Türk milletine uymaz dedikçe onu herkes tiye alıyordu.

Ülkemizde Avrupalı olursak kurtulacağımıza inanmış bir çok siyasi,akademisyen ve patron yetişmişti.Tüm basın yayın organları da bunu pompalıyordu.

İnsanlar bu duruma inanmasa bile seslerini çıkaramıyorlardı.

Bizimde gözlemlediğimiz son otuz yıla gelindiğinde bilgiye ulaşmadaki gelişmeler,internet ulaşımı,bağımsız haber kaynakları ülkeleri ve olayları çok yaklaştırdı.

Artık herkes aracıya gerek kalmadan olayları izliyip kendi değerlendirmelerini ve kanaatini oluşturur oldu.

Bize Medeni diye yutturulan batının Bosna -Hersek'te, Kosova'da ,Irak'ta,Libya'da,Mısır'da,Suriye'de yaptıklarını gördükçe vahşi olduklarını bizzat gözleriyle gördü.

Hatta savaştan kaçarak ülkesine sığınan insanlara duvarlar ördüğünü,jopladığını,dilenci muamelesi yaparak aralarına bozuk paralar atıp onlarla alay ettiklerini tüm dünya gibi Türkler'de gördü.

Bunu gördükçe hızla Avrupa'dan uzaklaşıp kendi özüne kendi değerlerine döndü.Tabi başta siyaset olmak üzere bir çok kurumsal yapıda bu manada dönüşümler yaşandı.

Artık Türkiye'ye ve Müslüman ülkelere kül yutturamayacağını anlayan batı sertleşmeye ve kendi barbar kimliğine dönmeye başladı.

Son yaşadığımız Hollanda'da Türk bakanlara yapılan muamele,Almanya'nın tavırları,Danimarka vb.ülkelerin tutumlarını da  hep bu çerçevede değerlendirmek lazım.

Çünkü onlar için kontrolden çıkan ,kendi özüne ve kültürüne dönen bir Türkiye her alanda gelişip,sanayileşip bir süper güç haline gelebilir,gelmektedir. 

Yıllarca bizi yaratanın  ''İnananlar, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur. Sizden kim onlarla dost olursa onlardan sayılır.''hükmüne aykırı davranışlarda bulunmanın bedelini ödüyoruz.

Hiç kızmaya gerek yok,herkes kendi özüne ve kendi kültürüne dönecek.Tabi ki bu hiç kolay olmayacak.

Yıllarca batı, çocuklarına Arz- Mevud-u ,Megalo ideası,Kostantinepolis iddialarını öğretirken,biz Türkler ''Yurta sulh ,cihanda sulh''diyerek neslimizi içe kapatmışız.

Hiç kimseyle kavga etmeden ,denileni yaparak yol almaya yani medeni olmaya çalışmışız.

Avrupa ise bizim topraklarımızda,soydaşlarımız ve dindaşlarımızın topraklarında adeta insan doğramış Müslüman kanı döküp barbarlığın her çeşidini yaşatmıştır.

15 Temmuzda Yurtta sulh cihanda sulh konseyi ile son taaruzunu Türkiye'ye gerçekleştiren batı ve onun içimizdeki uşakları kesin bir mağlubiyet alarak yenilmişlerdir.

Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

Bundan böyle batıyı dost edinmeyeceğimiz içinde Allah'ın yardımı da bizimle beraber olacaktır.

Son olarak, hiç kimse gelişmelerden tedirgin olmasın ,korkmasın.Önümüzdeki yıllar Müslüman Türk milletinin kendi özüne döndüğü,dünyanın süper devletleri arasında yer aldığı bir ülke olacaktır.

Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş bu milletten dünyanın beklentileri vardır.

Bu manada ülkemizin ve milletimizin Allah yardımcısı olsun.

Allah'a emanet olunuz.

Saygılarımla.

Ertan CİMBAT       SAKARYA   AHBAR