28 Şubat 2017 Salı
24 Şubat 2017 Cuma
AK PARTİNİN AĞABEYLERİ DEVREDE
AK Patinin kuruluşundan bu yana onbeş yıl geçti.
O günden bu güne partinin yönetim kademelerinden birçok insan geldi geçti.
Bunların kimi teşkilatlarda,kimi belediyelerde kimi milletvekili pozisyonunda görevler yaptılar,yapıyorlar.
Öyle yada böyle sürdürülen bu görevler 15 Temmuz'dan sonra sorgulanmaya ,acabalara,şüphelere yol açmaya başladı.
Neredeyse herkes birbirinden şüphelenmeye başladı.
Nasıl şüphelenmesin ki.At izi it izine karıştı.
Bir bakıyorsun fetöcü diye tutuklama yapan hakim,birkaç gün sonra kendisi aynı suçtan tutuklanıyor.
Genel kurmay başkanıyla Kardak kayalıklarında gövde gösterisi yapan binbaşı,bir gün sonra göz altına alınıyor.
Buna benzer bir yığın olayı hergün izliyoruz.
Böyle bir durumda herkesin birbirinden şüphelenmesi gayet normal.
Şu bir gerçek ki millet, babasının oğluna bile güvenemiyor.
Böyle bir ortamda en doğru karar,daha önce test edilmiş güvenilir insanlara görev vererek zahiri kurtarmaya çalışmaktır
Bu manada emekli olmuş memurlar,amirler dahil herkes göreve davet edilmeli ve her alanda en güvenilir birinci halka teşkil edilmelidir.
Hatta eski milletvekillerinden devlete ve partiye sadakatı test edilmiş vekillere tekraren vekillik yolu açılmalı ve tecrübe ve birikimlerinden istifade edilmelidir.
Ben bu telkinleri yaparken bir yandan da Eski Sakarya milletvekillerimiz Hasan Ali Çelik ve Recep Yıldırım'ı izliyorum.
Bu iki eski vekilde son günlerde olağan dışı bir hareketlenme ve çalışma gözlemliyorum.
Hasan Ali Çelik'in geçen hafta Sakarya'ya gelerek yirmiye yakın mahallede ziyaretler yaptığını,Recep Yıldırım'ın Genel merkez çalışmalarına hız verdiğini duyuyorum.
Benim kanaatimce bu alınan bir işaretin sonucudur diye düşünüyorum.
Bir yerlerden hazırlanın talimatı da almış olabilirler.
Dün Recep Yıldırım Facebook sayfasından Külliyenin kapısında elinde bir çantayla fotoğraf çektirip üstüne de yazmış, ''Cumhurbaşkanımızla birlikteydik''
Bende kendisine sayın vekilim ben çantanın içindekini merak ediyorum,deyince.Bana''Kravat kardeşim''diye yazdı.
Bu toplantıya Hasan Ali Çelik ve Ali İnci'nin de katılıp kravat hediyelerini aldığını duydum.
Bir lider neden kravat hediye eder.
Bunun yorumunu siz okuyucularıma bırakıyorum.
Çünkü yukarıda da değindiğim gibi her alanda en güvenilir birinci halka için rüştünü ispat etmiş kişilere ihtiyaç var.
İçine düştüğümüz musibetten ancak böyle kurtulabiliriz.
Yoksa arkamıza bakmaktan ileriye yürüyemeyeceğiz.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla
Ertan CİMBAT SAKARYA AHBAR
20 Şubat 2017 Pazartesi
ŞU EVLENME PROGRAMLARI
Televizyon kanallarında evlendirme programları olmayan bir kanal var mı bilemiyorum.
Hele öğleden sonraki yayın kuşağında hangi kanalı açsanız bu rezaletle karşılaşıyorsunuz.Rezalet diyorum,çünkü bunlara evlendirme programı demeye bin şahit lazım.
Bu görüş benim değil toplumun genel görüşü.
Hatta Diyanet İşleri Başkanlığı bile bu konuyu hutbe konusu yaptı.
Havuz medyası olarak takdim edilen,kanallarda bile sadece reyting uğruna bir yığın saçmalıklar,
Bu programlar Müslüman Türk milletinin örf ve adetini yansıtmayan aksine azda olsa var olan kültürü yok eden ve erezyona uğratan programlardır.
Ancak bir gerçekte var ki toplumumuzun büyük çoğunluğu bu programları izliyor.Bu durum reyting izleme merkezlerinden belli oluyor.
Kanallar daha fazla nasıl izleniriz diye bu programları bazen formatının dışına çıkararak sevgililer arasında tartışma,birbirlerine ihanet etme,bir sevgiliye talipken bir taraftan da başkasıyla ilgilenme,bir bayana aynı anda iki erkeğin talip olması,aylarca stüdyoda para karşılığında tutulan sevgililer ve rol modeller vesaire vesaire.
Şimdi biz yazıyoruz,Diyanet hutbe okutuyor,Rtük ceza yazıyor,siz bu rezaletlerin biteceğini mi sanıyorsunuz.
Hayır.Kesinlikle bitmez.
Çünkü bu bir arz talep meselesi.
Yetmiş yaşındaki nine,seksen yaşındaki dede bu programlara gelip eş arıyor mu?
Evet arıyor.
Toplumumuzda hızla boşanmalar artıyor mu?
Evet artıyor.
Bana okurlarımdan biri söyleyebilir mi ki? bu toplumsal sorunlara çözüm üreten,evlenmek isteyen insanların müracaat edebileceği bir kurum ve kuruluş var mı?
Tabi ki yok.
Sevgili okuyucularım!Bir meseleye karşı çıkmak,yanlıştır demek yetmiyor.
Alternatifini ortaya koyabiliyor musunuz?
Yetkililerimiz makam ve mevki sahibi yöneticilerimiz bu konularda ne gibi bir formül ortaya koyabildiler.
Hiçbir şey.
Bir şey yapmamışsanız insanlar sorunlarına çare bulmak için böyle televizyon kanallarına koşarlar.
Geçen yıl yazdığım bir köşe yazısında bu işleri Belediyelerin Sosyal işler Müdürlüğü organize etmeli diye yazmıştım.
Beyler boşanmalar hızla artıyor.
Halkımız ''iyi olur kendinden kötü olur benden bilir'' diye bu işlerle ilgilenmiyor.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı belediyelere bu konuda bir genelge göndererek bu konuya bir resmiyet kazandırmalıdır.
Böylece vatandaşlarımız televizyon ekranlarında değil,
Allah'ın emri Peygamberimiz Kavli ile evlendirilmesi sağlanmalıdır.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Ertan CİMBAT. SAKARYA AHBAR
17 Şubat 2017 Cuma
GENÇLİĞİMİZ NEREDE?HABERİ OLAN VAR MI?
Son yılların en önemli hastalığı para kazanma ve harcama tutkusu.
En zengininden en fakirine kadar herkes lüks yaşamanın derdinde.
Hiç kimsenin ayağını yorganına göre uzattığı yok.
Kazanma hırsı toplumu sarmış sarmalamış.Para kazanma,sınav kazanma,memurluğu kazanma,öğretmenliği kazanma bitmek tükenmek bilmeyen dünyalık hırslarımız.
Maddi hırslarımız bu kadar artması,doğal olarak manevi tarafımızın zayıflamasına neden olmuş.
Bir genç arkadaş bana mesaj atıp Ertan Ağabey şu gençliğin meselelerini de yazar mısın,deyince.
Tabi ki yazarım.bana kısaca ne yazmamı istediğini anlatır mısın.
Ağabey gençlerin bir çoğu uyuşturucu batağında.
Ne bulursa onu içiyorlar.
Her gün bu sayı artıyor.
Bu işe kim dur diyecek.
Kim ilgilenecek Ağabey.
Ben bir kaç tanesini ilçedeki spor aletleri bulunan Fitness salonlarına yönlendirdim.
Spor yaparak kendilerini meşgul etmelerini sağlıyorum.Ücretlerini kendim ödüyorum,
Şimdilik başarılı olduk.
Yarın ne olur bilemiyorum.Diyor.
Basın yayın organlarından uyuşturucu kullanımının ilk okullara kadar indiğini okuyoruz.
Bu konuda o kadar çok şey duyup dinliyoruz ki buraya yazmaktan imtina ediyorum.
Son bir yıl içinde çevremizde uyuşturucu kullanarak ölen insanların varlığı bu anlatılanları doğruluyor.
Bu olayları bizzat görüp kendi kendine çareler üretmeye çalışan bir genç arkadaşımızın feryadını bu köşeye taşıyarak bu konuya dikkat çekmek istedim.
Tüm ilçelerde İlçe kaymakamlığının başkanlığında,Belediye başkanı,okul müdürleri,emniyet,jandarma spor kulübü başkanları,gençlik başkanları vb.gibi kurum ve kuruluşlar ayda bir mutat olarak bir araya gelmeli ve bu konuyu tespit,takip ve çözüm yollarını masaya yatırmalıdır.
Görünen o ki bu önlemler bugün acilen alınmazsa,yarın çok geç olabilir.
Bu gençlerden bazıları sizin çocuklarınız da olabilir.
Eskiden çocuklar annelerin babaların gözü önünde olurdu,şimdilerde bir çoğumuzun çocuğundan haberi yok.
İnşallah bu yazı yeni bir başlangıca yol açar da kaybettiğimiz gençlerimizi topluma kazandırırız.
Bu vesile ile bana mesaj çekerek bu konuyu gündeme taşımama yardımcı olan genç kardeşimize teşekkür ediyorum.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
15 Şubat 2017 Çarşamba
MİLLETVEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN BİN YATAKLI ŞEHİR HASTANESİ İÇİN SERDİVAN KIRAN TEPE'Yİ İŞARET ETTİ.BU KONUDA TAM BİR YIL ÖNCE YAZDIĞIM KÖŞE YAZISINI TEKRAR YAYINLIYORUM.
BİN YATAKLI HASTANE

Ertan Cimbat
13 Şubat 2016 Cumartesi 23:10
1 Kasım seçimlerine giderken Ak Parti iktidarının Sakarya'ya en büyük vaatlerinden biri bin yataklı hastaneydi.
Sizlerinde takip ettiği gibi, daha hastane işi onaylanmadan, nereye yapılacağı konuşulmaya başladı.
Kimi Serdivan'a,
Kimi Karaman'a
Kimi Söğütlü'ye yapılması konusunda görüşler ortaya koydular.
Bizim ilçenin belediye başkanı da Söğütlü'ye yapılsın diyerek, destek verdiğini söyledi.
Tabi ki böyle büyük ve donanımlı bir hastanenin herkes kendi bölgesinde olmasını arzu eder.
Ancak bu sağlık yatırımı olduğu için, her isteyenin, gücü elinde bulunduranların arzuladığı bir yere yapılması çok zordur.
Bunun için birçok kriter gereklidir.
Bence en önemli kriter, Sakarya'lı vatandaşların rahatça ve hızlı bir şekilde ulaşabileceği bir alanda olmalıdır.
Hatta Düzce, Bolu,Bilecik gibi illerimizin de kolayca ulaşabildiği bir güzergahta olmalıdır.
Hastane, yeni ve bakir bir alana kurularak, park ve sosyal donatılar bakımından müsait bir alanı olmalıdır.
Şu anda ilimizde bulunan hastanelere yakın bölgelerden ziyade, daha farklı bir bölgede kurulmalıdır
Tabi ki siz okuyucularım benim bu konuda ki görüşümü merak ettiğinizin farkındayım.
Sakın bazıları gibi bizim bölgemize, Söğütlü’ye, Ferizli'ye yapın diyeceğimi sanmayın.
Ben böyle bir hastane de Söğütlü ve Ferizli nüfusuna yakın bir insan hareketinin olacağını da biliyorum.
Ancak Serdivan-Kırantepe'yi bu hastane için uygun görenleri de uyarmak isterim.
Milletin paraşütle atlama yeri değil, hastasına şifa için bir hastane yeri aradığını unutmasınlar.
Şöyle Sakarya haritasına bakıp bir analiz yaparsak,
Yeni yerleşim bölgesinde, Serdivan’ı da kapsayacak şekilde iki büyük hastanemiz mevcut.
Bunlar Yenikent Devlet ve Korucuk Araştırma hastaneleri.
Adapazarı merkezinde Araştırma hastanesi var ayrıca 250 yataklı Doğum hastanesi olacak.
Ayrıca Serdivan'da iki tane özel hastane mevcut.
Sakarya'nın Kuzeyinden gelen(Kocaali, Karasu,Ferizli,Söğütlü'den) hastalar epeyce bir yol kat ettikten sonra hastaneye ulaşmak için birde şehir trafiğiyle uğraşmak zorunda kalıyorlar.
Sakarya'nın doğusundan gelen (Hendek-Akyazı)hastalarda aynı durumdalar.
Erenler, Arifiye ile Adapazarı’nın doğu bölgeleri de hep aynı sıkıntıyla karşı karşıyalar.
şunu demek isterim ki şehir trafiğine girmeden, herkes hastaneye otobandan bölünmüş yollardan ulaşabilmeli.
Bu taleplere cevap verecek bölge Güneşler çevresidir.
Hatta poyrazlar gölünün çevresi de bu iş için düşünülebilir.
Hendek-Kaynarca bölünmüş yolunun da yakın gelecekte faaliyete geçmesiyle hastaneye ulaşım bu ilçelerimizden daha kolay hale gelecektir.
Tabi herkes bu konuda bir şeyler söylüyor ya bizde fikrimizi söyleyelim dedik.
Hayırlısı ne ise o olsun.
Allah'a emanet olunuz
Saygılarımla.
13 Şubat 2017 Pazartesi
MAHKEME FERİZLİ BELEDİYESİNİN DEPREMZEDELER İÇİN HİBE EDİLMİŞ BİNALARIN SATIŞINI İPTAL ETTİ.BİNALARIN İHALE AŞAMASINDA BELEDİYE BAŞKANINI UYARMIŞ VE ÇÖZÜM ÖNERİMİZİ SUNMUŞTUK.TABİ HER ZAMANKİ GİBİ BİZE KULAK VEREN OLMADI.GELİNEN SONUÇ İSE ORTADA.MAZLUMUN AHI HİÇ BİR ZAMAN YERDE KALMAZ.AŞAĞIDAKİ KÖŞE YAZISI O GÜNLERDE YAZILMIŞ BİR UYARI VE ÇÖZÜM YAZISIDIR.
KİMSESİZLERİN KİMİ…
NERDESİN?
Son günlerde yazılı basın ile internet haber sitelerinde yürek burkan şu
haberle karşılaşıyoruz.
Ferizli’de hayırseverler tarafından
yaptırılan konutlara yerleştirilen ailelere mart ayının sonuna kadar, ya evleri
boşaltmaları yada satın almaları konusunda, tebligat gönderilmiş.
Ancak aileler ne diyor?
Bizim ekmek alacak paramız yok ki,
evleri nasıl alalım.
Yetkililere seslenerek ’’Ne olur bizi
mağdur etmeyin’’ diyorlar.
Şunu belirmeliyim ki bu bölgede
yaşayan biri olarak ve bu alanda esnaflık yapmış biri olarak bu insanları en
iyi tanıyanlardan biriyim.
Sizin de tanıyabilmeniz için iki örnek vereyim.
O binalarda oturan ve her gün
Adapazarı’na gidip lahmacun satarak geçimini sağlamaya çalışan biri, akşamları
benim markete uğrar sadece arpa şehriye,İki yumurta,ekmek birde çikolata
alıyordu. Devamlı aynı şeyleri alınca dikkatimi çekti.
Kendisine neden hep aynı şeyleri
alıyorsun? Diye sorduğumda.
Abi yetiştiremiyorum.
Arpa şehriyeden çorba yapıp biz
yiyoruz. İki çocuk var onlara ilave olarak birer yumurta yediriyoruz.
İki çocuk var diyorsun bir çikolata
aldın dediğimde.
Ortadan kırıp ikisine bölüştürüyorum
dedi.
O insanlar oraya geldiğinde bende eş
zamanlı olarak o bölgede bir market açmıştım.
İnsanlar ihtiyaç sahibi ve fakir
olduklarından çoğu alış verişini veresiye yapıyordu.
Benim açımdan dayanılacak durum
kalmamıştı.
Son çare veresiyeyi kaldırmıştım.
Bir gün o evlerden bir kadın geldi
ekmek dolabından iki ekmek alıp, deftere yazar mısın abi ,dedi.
Veresiyeyi kaldırdık, bizde zor
durumdayız dediğimde
Abi paramız yok, çocuklarda evde aç
deyince.
Tamam yenge al götür ,yazmıyorum. Benden
olsun, dedim.
Böyle durumlar neticesinde marketi
kapatmak zorunda kaldım ve veresiye defterini yırtıp çöpe attım. Sonrada Saudi
Arabistan’a gidip şeytan taşlama köprüsün de çalışarak toptancılara borcumu
ödedim.
Bu binalar depremden hemen sonra
dönemin belediye başkanı Mustafa Akgün’ün özel gayretleriyle alelacele
hayırseverlere yaptırılmış binalardır.
Bu binaları yaptıran hayırseverler bu
binaları valiliğe hibe etmiş, valilikte ihtiyaç sahibi vatandaşlar arasından
çektiği kura ile binalara bu insanları yerleştirmiştir
Bazı istisnalar olsa da buraya
yerleştirilen insanların çoğu,ya engelli,ya hasta,yada kimsesiz yaşlı
insanlardan oluşuyor.
Tamamen hayırseverlerin yaptırmış
olduğu bu binalar nasıl ihale ile satış pozisyonuna geldi, bunu anlamak
mümkün değil.
Demek ki bundan sonra hayır işleri
yaparken ‘’satılamaz’’ şerhi düşmekte gerekiyor.
Şunu da belirteyim ki burada yerleşen
kişilere burası valilik tarafından geçici olarak tahsis edilmiş.Ama şu gün
çıkarılacaksınız da denmediği için aradan 15 yıl geçmiş
Tabi Büyükşehir yasasıyla binalar Ferizli Belediyesine
devredilince olaya manevi gözle değil,mana gözüyle bakılmaya başlanmış.Yani
sizin anlayacağınız bu işi nasıl paraya dönüştürürüm hesabı…
Ben buradan Ferizli Belediye Başkanına bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Sizi, bulunduğunuz o makama getiren
partinizin kurucu genel başkanı ne diyor ’’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’’
Yine buradan Büyükşehir Belediye
Başkanımız Zeki Toçoğlu ve İl Başkanı Fevzi Kılıç’a çağrıda bulunuyorum.
Lütfen bu konuyu özel olarak gündeminize alın.
Hatta lideriniz gibi eşinizi de alıp bu ailelerin birine bir kahvaltıya gelin. Ne
kadar doğru bir iş yaptığınızı o zaman göreceksiniz.
Bu kadar uzun bir yazı yazdın. Senin
bir çözüm önerin var mı? diyenleriniz olacaktır.
Evet var.
İnsanların sadakasından, hayır için
yaptırtmış olduğu bu binaları, fakir fukaraya satılmasını asla uygun
bulmuyorum.
Mühür sizin elinizde olduğuna göre illa
da satacağım diyorsanız. On yılda ödemek koşuluyla
Ayda 200 tl *120=24.000 Ailelerden
Ayda 100 tl *120=12.000 Sosyal
yardımlaşma fonundan
Ayda 100 tl *120=12.000 Büyükşehir
Bel.Sosyal işlerinden
Ayda
90 tl * 100= 9.000 Ferizli
Bel.Sosyal işlerinden hibe
TOPLAM=57.000 lira
Bu insanları on beş yıldır
yaşadıkları bu sıcak yuvalardan dışarı bırakıp çaresizliğe terk etmektense,
herkesi elini taşın altına sokmaya, soruna çare üretmeye davet ediyorum.
Bitirirken Ferizli Belediye Başkanı’na bir hatırlatmada bulunayım. Seçim
broşürlerinizden birinde ‘’Kimsesizlerin Kimi’’ diye yazmıştınız. Altında da
‘’Ya Ahmet ya zahmet’’yazıyordu.
Şimdi soruyorum.
İnsanlar zahmet çekiyor.
Kimsesizlerin kimi...
Neredesin?
Demek ki bu işler broşürle slogan yazmakla
olmuyormuş.
İnşallah
bu soruna hayırlı bir çözüm bulunması dileğiyle.Allah’a emanet
olunuz.Saygılarımla
9 Şubat 2017 Perşembe
BIRAK ŞU NAMAZI...
Ülkemizde yaşayan insanların yüzde doksan dokuzu Müslüman.
Peygamberimiz''Namaz dinin direğidir''Buyurmuşlardır.
Kur-an'i Kerim'de ise''Namaz insanı kötülüklerden alı koyar''buyrulmaktadır.
Neden böyle bir giriş yaptım?
Çünkü son günlerde bazı mütedeyyin insanları karalama girişimlerine şahit oluyoruz.İster istemez onun böyle bir şey yapmayacağını dini hassasiyetlerini söyleyip namazında niyazında bir insan deyince,
Adam laf ağızdan çıkmadan,
Bırak şu namazı!Diyor.
Gerçekte ülkemizde beş vakit namazı devamlı kılan çok az insan var.
Camilere bakınca bunu çok net görüyorsunuz zaten.
40 yaşın altında camide cemaat yok gibi,genellikle yirmi otuz kişiden oluşan yaşlı cemaat var
Bakıyorsun bu yaşlı cemaatin her hangi bir yanlış iş yapacak takati de kalmamış.
Adamla konuşuyoruz.''Biz solcuları, alkol alan,namaz kılmayan diye yıllarca dışlayan kendini muhafazakar diye tanıtan arkadaşlara bakıyorum,meyhanelerde bizden fazla alkol alıyorlar.namaza filan gittikleri de yok zaten kimseden çekindikleri de yok''diyor.
Mesela kim bunlar diye soruyorum?
''Bunların isimlerini veremem.Ancak bunların çoğu kendilerini Muhafazakar olarak tanımlayan yönetici,seçilmiş kişiler ve bürokrat'' diyor.
Ben bu arkadaşın yalancısıyım.Kimseye bir şey diyemem.Hele hele gözümle görmediğim bir konuda insanlara şu bu diyemem.
Ancak şunu diyebilirim.Bir yerlere seçilen arkadaşları,atanan bürokratları camilerde göremediğimiz bir gerçek.
Camiye devam eden okurlarım camiye girdiklerinde şöyle etrafına bir baksın bu arkadaşlardan kaç kişi görecek bakalım.
Toplum bu adamları sadece konuşurken namaza, dine ve kutsal değerlere sahip çıktığı için dininin gereklerini yaşayan biri sanıyor.
Bir hata yaptığı zamanda suçu namaza,dine ve dini değerlere buluyor.
Tabi gerçekte cami cemaatıyla aynı şeyleri savundukları için toplum tarafından karıştırılıyorlar.
Yukarıda ayet ve hadislerden de anlayacağımız gibi Namaz kılmak insanları kötülüklerden alı koyar.
Bu gibi kimselerin hatalarını namaza çıkartıp,
''Bırakın şu namazı'' diyeceğinize,
''Bırakın şu beynamazı''demek daha yerinde olur.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)