Siyaset,doğası gereği birçok zorluklar içerir.
Helede iktidar değil muhalefette iseniz,bu durum daha da zorlaşır.
Birde parti içi muhalefet vardır ki değmeyin gitsin.
Parti muhalefette ise parti içi muhalefet kolaydır,karşınızda sadece partinin seçtiği kişiler vardır.Doğrusunu,yanlışını ortaya koyarak onu eleştirebilir mücadele edebilirsiniz.
Ancak, parti iktidarda ise ona karşı muhalefet etmek zordur.
İktidardaki bir partiye parti içi muhalefet etmek öyle her babayiğidin harcı değildir.
Çünkü bu durumda karşınıza sadece eleştirdiğniz muhalefet ettiğiniz kişi değil onunla birlikte milletvekilleri,belediye başkanları,partinin genelmerkez yoneticileri,partiden menfaatlenen guruplar,eviniz,arsanız,dükkanınız,işiniz,aşınız, vb. kısaca herşey karşınıza çıkar.
Bazen yapayalnız kaldığınızda olur, etrafınızın dolduğu da.
Ama genel olarak iktidar sahipleriyle insanlar mücadele etmek istemez,yanlış varsada söylemek istemez,neden adamla kötü olayım ben işimin oluruna bakayım modunda hareket ederler.
Bazı siyasetcilerde vardır ki iktidar olsun muhalefet olsun her türlü yanlışa, ve yanlış yapana karşı devamlı mücadele içinde olurlar.
Bu iktidar partisi ise bu tip insanlar yaptıkları muhalesetten çokta zarar görürler,
Her türlü yıpratma,cezalandırma ve karşı saldırılara maruz kalırlar,ancak bu insanlar tüm bunlara göğüs gererek doğruyu söylemeye,yanlışı eleştirmeye devam ederler.
Birde sadece seçim zamanlarında ateş böceği gibi yanıp sönen siyasetciler vardır.
Bunlar genellikle devlet memurluğundan ayrılarak seçimlerde genelde iktidar partisinden siyasete müdahil olurlar.
Tabiki bunların büyük bölümü hayel kırıklığına uğrayıp işine dönerek devletten maaş almaya devam ederler.
Devletin memuru oluncada o karşısına aday olduğü siyasetcilerin baskı ve zulümlerine muhatap olurlar.
Benim bu arkadaşlara tavsiyem eğer siyaseti düşünüyorlarsa en az beş yıl önce devlet memurluğundan bir daha geri dönmemek üzere istifa edip siyasete girmeleridir.
Yoksa adam her türlü fedakarlığı yapacak,bir yığın haksızlığa maruz kalacak,sonrada sen devletten maaşını alıp herkese baş sallayıp gelip seçime iki ay kala aday olacaksın.
Ben bu arkadaşlara siyasetin ateş böcekleri diyorum. Seçimler geldiğinde yanan,seçimden sonra ise hiçbir şeye mudahil olamayıp sönen ateş böcekleri.
Siyaset öyle herkesin her istiyenin yapabildiği birşey değil, bir sanattır.
Aynen
Garsonluk,Aşcılık,berberlik vb.gibi.
Bu işte teşkilatcılık yapmayan,köy,mahalle ve beldelerde halkın dertleriyle dertlenmemiş,Ankara'yı,meclisi,bakanlıkları,bilmeyen kişilerin siyasetin direk içinde hemde baş olarak yer alması sakıncalıdır.
Gecmişte bunun örnekleride görülmüştür.
Atalarımız yarım doktor candan, yarım hoca imandan eder diye boşuna dememişler.
Hiç kimse berberlik mesleği olmayan birine,
Gel beni traş et demez.
İşi ehline vermek lazım.
Siyasi makamlar, bende siyaset yapmak istiyorum diyerek beşyılda bir ortaya çıkıp geçici bir aydınlatma yapan ateş böceklerine verilmemelidir.
Şu yanlış anlaşılmasın,ben devlet memurları siyaset yapmasın demiyorum,
Bu işe girmeden beş yıl önce bir daha geri dönmemek üzere bu işe hazırlansınlar diyorum.
Bu teklifime evet diyecek kaç tane memur çıkar.
Para tatlı kardeş bu nasıl bir teklif mi?diyorsunuz.
O zaman emeğe saygılı olup işinize bakacaksınız.
Az daha unutuyordum.
Birde bulundukları pozisyonları şimdiden siyasi gelecekleri için kullanan kamu kurumunda çalışanlar var.
Bunlara ne demeli?
Ben söylüyorum zaten.
Siyaseti bilmiyorlar.
Bilseler o hareketlerin ne kadar abes olduğunuda bilirler.
Ama öğrenecekler...
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Ertan Cimbat.
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
6 Mart 2018 Salı
28 Şubat 2018 Çarşamba
SAĞLIK MÜDÜRÜNE PUSULAYI ŞAŞIRTMIŞLAR
Bugün şu bin yataklı hastane konusunu yazacağım.
Bu konuda daha öncede bir yazı kaleme almış Serdivan Kırantepe'ye yapılmak istenen hastane için"Millet paraşütle atlama yeri değil,hastalarına şifa yeri arıyor" Diye yazmıştım.
Allah'tan oradan tam vaz gectiler diye sevinmistik ki, bu defada Alandüzü muhabbeti başladı.
Takip ettiniz mi bu hastanenin Alandüzüne yapılacağını kime açıklattılar?
Sağlık il müdürü Aziz Öğütlü'ye.
Böyle devasa bir yatırımın Sakarya'da yerinin belli olmasını sizce kim açıklaması gerekir.
Neden açıklayamadılar?
Neyse geçelim bunları...
Birkaç gün önce Sağlık müdürü netgaste'ye verdiği söyleşide hastanelerdeki birçok sıkıntıyı çözmek için yaptığı çalışmaları anlatırken,
Bin yataklı hastanenin Alandüzüne yapılacağını bu manada birçok araştırma yapılarak buraya yapılması hususunda karar verildiğini açıklamış.
Birde, artık birilerinin hastane şuraya mı?buraya mı yapılsın gibi yorumlar yapmasına
artık gerek yok demiş.
Sanki sayın müdür bir brokrat değilde siyasi karar verici.
Ak Parti hükümetinin Sakarya'ya kazandıracağı en büyük yatırım için açıklamaları bir devlet memuru yapıyor.
Yaptığı açıklamalara bakıyorum birçok yanlış ve eksik bilgi var.
Mesela Sakarya'nın kuzeyinde Sakarya nufusunun %75'i var diyor.bu 750 bin nufus yaparki kuzeydeki ilçeler Karasu,Kocaali,Ferizli,Söğütlü ve Kaynarca'nın yaklaşık 200 bin nufusu var.
Bu Alandüzü denen yer Sakarya'nın Kuzey'ine değil Batı kısmına yakın.
Bu bölgede iki büyük hastane Korucuk ve Yenikent hastaneleri zaten mevcut.
İşin ilginç yanı bu hastane İzmit için daha avantajlı bir yere düşünülüyor.
Mesela Izmite........35 km
İzmit Kartepeye....27 km
İzmit Kandıra'ya...44 km
Ya Sakarya'nın ilçelerine ne kadar?
Kuzey ilçemiz Kocaaliye... 92 km
Kuzey ilçemiz Karasu'ya....72 km
Kuzey ilçemiz Ferizli'ye.....52 km
Kuzey ilçemiz Söğütlü'ye...47 km
Kaynarca ilçemize..............29 km
Hendek ilçemize.................62 km
Akyazı ilçemize...................56 km
Taraklı ilçemize..................95 km
Geyve ilçemize....................65 km
Bu kadar istatiksel bilgi yeter sanırım
Adapazarı merkezde ise 22 km olan bu Alandüzü'nün bin yataklı hastane için tercih edilmesinin sebebini lütfen birisi çıkıp anlatsın.
Ben strateji uzmanı değilim ama, bu işin stratejisi nedir?
Yoksa herkesin dilinde dolaşan başka sebepler mi var?
Böyle devasa bir hastanenin bu alana yapılması kesinlikle yanlıştır.
Şehrin ileri gelenleri bu konuyu bir araya gelip neden tartışmıyorlar ki?
Bu konu öyle birkaç kişinin karar vereceği bir konu olmamalı,olursa millet her türlü konuşur.konuşuyorda zaten.
Sayın valimiz bu konuyu tüm yanlarıyla masaya yatırıp Sakarya'nın tartışmasını sağlamalı,gerekirse anket bile yapılmalı.
Eğer tüm itirazlara rağmen hastane buraya yapılırsa,benim tercihim şehir içinden tıkanmış trafiğin çilesini çekerek dar bir vadiden bu hastaneye gitmektense,otobandan İzmit Umuttepe hastanesine giderim.
Zaten birkaç yıldırda oraya gidiyorum ya.
Bu hastaneyede Izmit'liler gelir artık.
Nasıl olsa onlara daha yakın.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
26 Şubat 2018 Pazartesi
15 TEMMUZ MİLLİ İRADE DERNEĞİ.
15 Temmuz...
Gelecekte tarihciler 15 Temmuz'u Türk tarihi açısından bir dönüm noktası olarak yazacaklardır.
Türk tarihi yıllarca içinden türeyen birçok hainle uğraşmış, ancak böylesi sinsi,bizden görünen,bizim dinimizi kullanan bir ihanet şebekesi görmemiştir.
İşte tarih bu hainlerin 15 Temmuz kalkışmasını asla unutmayacaktır.
Tabi bu 15 Temmuz kalkışmasını önlemek için canını ortaya koyarak mücadele eden Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Başbakan Binali Yıldırım'ı,MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi de asla unutmayacaktır.
Tankların önüne yatan meydanları dolduran,hainler tarafından isgal edilen devlet kurumlarına doluşan kahraman türk milletini ise asla unutmayacaktır.
Darbenin Sakarya ayağında hainlerin Valilik binasını işgal ettiğini duyan,o akşam kızının düğün cemiyeti olmasına rağmen düğünü ve misafirlerini bırakarak bir gurup arkadaşıyla valiliğe koşan Ali inci ve arkadaşlarını ve binlerce Sakaryalıyı tarih altın harflerle yazacaktır.
Eğer bugün bu ülkede yaşayabiliyorsak öncelikle bu lider insanlara,isimsiz kahramanlara ve yüce türk milletine borçluyuz.
Her türk vatandaşı şunu bilmeli ki bu ve buna benzer hainler bu ülkede asla bitmez bitmeyecektir de.
Çünkü bu coğrafyada yaşamanın öyle kolay olmadığını tarih bize her daim göstermiştir.
Tarihten ve olaylardan ders alabilmek içinse bu hadiseleri hiçbir zaman unutmamalıyız.
İşte bu amaçla 15 Temmuz olaylarının bir fiil içinde yer alan,Sakarya valiliginde kendini mermilerin önüne siper eden Ali İnci bir gurup arkadaşı ile "Sakarya 15 Temmuz Milli İrade Derneğini"kurdular.
Derneğin ilk kongresi geçen hafta Orhangazi Kültür Merkezinde yapıldı.
Ali inci'nin başkanlığa seçildiği kongreye Diyanet işleri başkanı Ali Erbaş'ta katılıp bir konuşma yaptı.
Kongreye katılmak için gelenler salona sığmadı.
15 Temmuz Milli İrade Derneğiyle hain kalkışma gelecek nesillere aktarılıp hep zihinlerde zinde tutulacak.
Ben Ali İnci ve ekibine başarılar diliyorum.
Şunuda hatırlatmak isterimki bu gibi faaliyetler uyuyan kriptoların hoşuna gitmeyeceği için bu fedakar insanları hedef tahtasına oturtup,linç etmeye çalışabilirler.
Bizler ülkemize, milletimize sahip çıkarken bize önderlik eden liderlerimizede sahip çıkmalıyız.
Asıl oyunu o zaman bozabiliriz.
Allah'a emanet olunuz
Saygılarımla.
Ertan Cimbat
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
Not:Sayın Ali Inci'den 15 Temmuz günü valiliğin önünde kalan tankın bir benzerini orada ikame edip müzeye çevrilmesini ve gelecek nesillere örnek teşkil etmesini öneriyorum.
24 Şubat 2018 Cumartesi
BAŞKANIN PRENSLERİ BEŞİBİRLİK OLDU
Geçen yazımda başkanın prenslerinden ikisini yazıp diyerlerini gelecek yazımda yazacağımı söylemiştim.
Şunu söylemek isterim ki bu yazı çok ilgi uyandırdı.
Biz bazı şeyleri yaşayıp biliyoruz diye herkeside biliyor zennediyoruz.
İnanın birçok kişi bazı bilgileri bu yazılardan öğreniyormuş.
Yazıya devam edersek yeni dönemin en önemli ve kıymetli prensi kim? Diye bana sorsanız ben size, Süleyman Kaçmaz derim.
Çünkü belediye meclis üyeliğine seçilemeyip yedekte kalan bu arkadaş için çok büyük fedakarlıklar yapıldı.
Nasıl mı?
Bu arkadaşın meclise girmesi için bir meclis üyesinin istifa ettirilip alan açılması gerekiyordu.
Milletvekili Ayhan Sefer Üstun'ün köylüsüde olan Kaçmaz için formül bulundu.
İlçe başkanlığına seçilecek kişi mutlaka belediye meclis üyesi olmalıydı.
Ramazan Serhoş bu iş için uygun biriydi.
Sonunda Ramazan Serhoş ilçe başkanı yapılıp meclis üyeliginden istifa ettirildi.
Böylece yeni prensin yolu açılıp kadroya dahil edildi.
Öğretmen emeklisi ve tahsillide olan bu taze prens mecliste işe hızlı başladı.
İmkanlar dahilinde her komisyonda ve seçilecek her pozisyona aday olup kendini göstermeye çalışıyordu.
Bunuda"Benim belediyecilikteki her konuyu öğrenmem lazım" diyerek sanki gelecekteki hedeflerine hazırlanıyordu.
Ne de olsa Ayhan Sefer Üstün'ün köylüsüydü.
Çok güzel yürüyen işler bir milletvekilinin yakınının ahırında yapılan toplantılar sonucu başka bir yola evrildi.
Belediye başkanına karşı bir pozisyona geçilip yola böyle devam edilecekti.
Bu politika çerçevesinde Süleyman Kaçmaz önce belediye başkanının aleyhinde hazırlanmış denetim kurulu raporuna evet oyu kullandı.
Daha sonra Organize Sanayi Bölgesi mütevelli heyeti üyeliği için başkanı Ahmet Soğuk'un karşısına aday olup mecliste seçimi kazanıp mütevelli heyetine seçildi.
Bu itina ile özel seçilmiş prensin bu hareketleri kendisinin"Muhteşem " lakabı almasina sebep olmeştur.
Sizin anlayacağınız meclise Süleyman Kaçmaz olarak giren prens,şimdilerde Muhteşem Süleyman olarak tanınıyor.
Bir diğer prens Abdullah Efiloğlundan bahsedelim.
Seçim oncesi Ordulular derneği kurularak etrafı doldurulan Abdullah Efiloğlu etrafında yeterli oy potansiyeli oluşturulup meclise alındı.
Siyasi konularda fazla deneyime sahip olmaması,başkan Ahmet Soğuk tarafindan diğer meclis üyelerinin hamlelerine kalkan olarak kullanılmasına sebep olmuştur.
Ancak Efiloğlunun bu oyunları çözmesi ve başkana karşı muhalif grupta yer alması fazla uzun sürmedi.
Cemalettin Mal geçen dönemden mecliste kalan tek üyedir.
Haksızlıklara karşı çok sabırlı davranan en yaşlı ve tecrübeli prens olarak turbo motor gibi bu güne kadar hep içine patlamış bir meclis üyesiydi.
O da motoru yakmaktansa gerçeklerle hareket etmeye ve başkana karşı isyan bayrağı çekmeye başladı.
Meclisin en yaslı ve tecrübeli üyesi olarak diyer arkadaşlarınada abeyilik yaptığını söyleyebiliriz.
Son olarak Gölkent beldesinden yıllarca başkanla birlikte siyaset yapmış
başkan Soğuk'u en iyi tanıyan prens Murat Kahyaoğlundan bahsedelim.
Bu anlatılan meclis üyelerinin içinde bile bile lades diyerek Soğuk'un kadrosunda yer almış bir prenstir.
Belki kendisine bir çekidüzen verir diye kadroda yer almışsada kısa süre içinde Soğuk'un yaptığı yanlışları görüp gruptan ayrılmıştır.
İki dönemden bu yana yaptığı denetim kurulu başkanlığıyla başkan Ahmet Soğuk'a akla karayı seçtirdi.
Tabi bu manada yazılacak çok şey var. Ancak herşey köşeye sığmıyor.
Son birkaç cümle şöyle bağlarsak.
Sayın Soğuk bu güne kadar birçok prens harcadı.Gelinen noktada artık ona yaklaşmaktan , yanında durmaktan herkes korkar oldu.
Bu yüzden belkide ilk defa eskinin yerine koyabilecek yeni prens ve prensler bulamıyor.
Hatta daha görev süresi bitmeden hem parti gurubunda hemde mecliste azınlığa düşmüş durumda.
Karsısında oluşan prensleri ise birbirine sarılıp beşibirlik olmuş durumda.
Birçok yanlışı,partinin üst kademelerine ve bakanlıklara taşıyarak Belediye baskanı Soğuk'u çok zor durumda bırakıyorlar.
Şu anki görüntü beşibirlikler başkan Soğuk'un boğazına takılmış durumda.
Tabi bu yüzden Ferizli belediyesine müfettişlerin biri gidiyor biri geliyor.
Ferizlide herkes bu onurlu duruşu taktir edip,takip ediyor.
Tabi bizde izleyip,siz okurlarımızı bilgilendiriyoruz.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Ertan Cimbat.
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
20 Şubat 2018 Salı
Başkanın prensleri ayaklandı.
Atalarımız bu dünya "etma bulma dünyasıdır " demişler.
Yine bir atasözümüz ise,
"Alma mazlumun ahını çıkar ahaste ahaste" diyerek insanın yaptığı haksızlıklar ve yanlışların mutlaka birgün önüne geleceğini ve bunları aynen kendisininde yaşayacağını işaret etmişlerdir.
Ferizli Belediye Başkanı Ahmet Soğuk'ta siyasi yaşamı boyunca birçok arkadaşına yanlış yapmış siyaseten kullandıktan sonra bir çoğunu haksız bir şekilde siyasetin çöp sepetine atmıştır.
Bir zamanlar kader birliği yaptığı Refah Fazilet çizgisindeki arkadaşlarının tamamına yakınını saf dışına bırakırken,
Bırinci dönem belediye meclis üyelerinden biri hariç hepsini sahanın kenarına itmiş, bu süre içersinde kendi desteklediği iki ilçe başkanı ve yönetiminide saf dışı bıraktırmış,
yeni belediye meclis üyelerini ve yeni ilçe yönetimini yeni yeni prenslerden oluşturmuştur.
Ancak sıranın kendilerine geldiğini fark eden bu prensler top yekün bir ayaklanma ile direnmeye ve karşı duruşa geçtiler.
Kim bu prensler?
Şöyle geçmişe doğru gidip biraz hafızamızı yoklarsak bu prenslerin en başında Ertan Ak geliyordu.
Ertan Ak emlakcılık işleriyle uğraştığından sayın Soğuk'la çok çabuk kaynaştı.
Muhafazakar tabanın tüm itirazlarına rağmen Ahmet Soğuk'un belediye meclisi listesinde yer alıp seçildi.
Ertan AK'ın o günlerini hatırlıyorum da,teleciden fazla teleci kesilip adeta Ahmet Soğuk'un badigartlığını yapıyordu.
Gelinen noktada Ahmet Soğuk'un en muhaliflerinden biri oldu.
Hatta Ahmet Soğuk ile birlikte bir çok akçeli işler yaptıklarını açıkladı.
Sonrada partiden istfa ettirilip köşeye çekildi.
Ertan, Ak bir milletvekilinin özel kurye ile mutlaka meclise alınsın diye Ferizli'ye ismi getirilen iki kişiden biri olduğunuda bilmenizi isterim
Bir başka gözde prens Ramazan Serhoş'tu.
O da sayın Soğuk'un kadrosunda belediye meclis üyesi olarak yerini aldı.
Birkaç ay belediye meclis üyeliği yapmıştıki birden ilçe başkanlığına aday gösterildi.
Tabi buradaki hesap başkaydı onu gelecek yazımda anlatacağım.
Ramazan Serhoş ilçe başkanı olunca belediye meclisindende istifa etti.
Zaman içinde
Belediyede ki birçok olumsuzluğun üzerine gitmek ve önleyebilmek adına mücadeleye girince,malum güç önce yanındaki arkadaşlarını boşaltıp sonrada kendisini ilçe başkanlığından aldırttı.
Şunu belirtmek isterimki Belediye baskanı Ahmet Soğuk'un hem Ertan Ak'ı,hemde Ramazan Serhoş'u harcaması öncekiler gibi kolay olmadı.
Bundan kendiside çok zarar gördü ve yıprandı.
Bu mücadele daha bitmişte görünmüyor,
İzleyip değerlendireceğiz.
Yazı çok uzun olmasın diye diğer prensleri gelecek yazımda anlatacağım.
Hele birisi varki,Ahmet Soğuk'a ecel terleri döktürdü.
Bekleyin bir dahaki yazımda.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
Yine bir atasözümüz ise,
"Alma mazlumun ahını çıkar ahaste ahaste" diyerek insanın yaptığı haksızlıklar ve yanlışların mutlaka birgün önüne geleceğini ve bunları aynen kendisininde yaşayacağını işaret etmişlerdir.
Ferizli Belediye Başkanı Ahmet Soğuk'ta siyasi yaşamı boyunca birçok arkadaşına yanlış yapmış siyaseten kullandıktan sonra bir çoğunu haksız bir şekilde siyasetin çöp sepetine atmıştır.
Bir zamanlar kader birliği yaptığı Refah Fazilet çizgisindeki arkadaşlarının tamamına yakınını saf dışına bırakırken,
Bırinci dönem belediye meclis üyelerinden biri hariç hepsini sahanın kenarına itmiş, bu süre içersinde kendi desteklediği iki ilçe başkanı ve yönetiminide saf dışı bıraktırmış,
yeni belediye meclis üyelerini ve yeni ilçe yönetimini yeni yeni prenslerden oluşturmuştur.
Ancak sıranın kendilerine geldiğini fark eden bu prensler top yekün bir ayaklanma ile direnmeye ve karşı duruşa geçtiler.
Kim bu prensler?
Şöyle geçmişe doğru gidip biraz hafızamızı yoklarsak bu prenslerin en başında Ertan Ak geliyordu.
Ertan Ak emlakcılık işleriyle uğraştığından sayın Soğuk'la çok çabuk kaynaştı.
Muhafazakar tabanın tüm itirazlarına rağmen Ahmet Soğuk'un belediye meclisi listesinde yer alıp seçildi.
Ertan AK'ın o günlerini hatırlıyorum da,teleciden fazla teleci kesilip adeta Ahmet Soğuk'un badigartlığını yapıyordu.
Gelinen noktada Ahmet Soğuk'un en muhaliflerinden biri oldu.
Hatta Ahmet Soğuk ile birlikte bir çok akçeli işler yaptıklarını açıkladı.
Sonrada partiden istfa ettirilip köşeye çekildi.
Ertan, Ak bir milletvekilinin özel kurye ile mutlaka meclise alınsın diye Ferizli'ye ismi getirilen iki kişiden biri olduğunuda bilmenizi isterim
Bir başka gözde prens Ramazan Serhoş'tu.
O da sayın Soğuk'un kadrosunda belediye meclis üyesi olarak yerini aldı.
Birkaç ay belediye meclis üyeliği yapmıştıki birden ilçe başkanlığına aday gösterildi.
Tabi buradaki hesap başkaydı onu gelecek yazımda anlatacağım.
Ramazan Serhoş ilçe başkanı olunca belediye meclisindende istifa etti.
Zaman içinde
Belediyede ki birçok olumsuzluğun üzerine gitmek ve önleyebilmek adına mücadeleye girince,malum güç önce yanındaki arkadaşlarını boşaltıp sonrada kendisini ilçe başkanlığından aldırttı.
Şunu belirtmek isterimki Belediye baskanı Ahmet Soğuk'un hem Ertan Ak'ı,hemde Ramazan Serhoş'u harcaması öncekiler gibi kolay olmadı.
Bundan kendiside çok zarar gördü ve yıprandı.
Bu mücadele daha bitmişte görünmüyor,
İzleyip değerlendireceğiz.
Yazı çok uzun olmasın diye diğer prensleri gelecek yazımda anlatacağım.
Hele birisi varki,Ahmet Soğuk'a ecel terleri döktürdü.
Bekleyin bir dahaki yazımda.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
17 Şubat 2018 Cumartesi
KÖŞE YAZARINDAN TESPİTLER.
Sevgili okuyucularım yaklaşık üç yıldan bu yana üçyüzün üzerinde köşe yazısı yazdım.
Sizin anlayacağınız orta kalınlıkta 350 makaleden oluşan 350 sayfa kitap.
Bu makalelerin büyük bir bölümü siyasi konuları içerirken bir bölümü toplumda aksayan yönleri,durum tespitlerini oluşturmaktadır.
Toplumumuzun kültürel olarak gelişimini sağlamayı amaçlayan yazılarda zaman zaman yazmaktayım.
Çok ilginçtir benim asıl önemsediğim kültürel ve durum tespiti yazılarım 200 ile 300 lerde okunurken,siyasi içeriklli yazılarım 400 ile 500 bandında,yerel siyasi yazılarım ise 800 ile 1200 aralığında okur kitlesi bulmaktadır.
Görüldüğü gibi yerel siyasetle ilgili yazılarım çok fazla okunmasına rağmen ani bir kararla yerel yazı yazmama kararı alıp bu konuda birkaç aydır yerel bazda yazı yazmadım.
Tabi bunun birçok sebebi var.
Adam açıp telefonu bana içini döküyor,yada yüzyüze bazı şeyleri sitem ederek anlatıyor.
Yanlışları,haksızlıkları,yolsuzlukları ve usulsüzlükleri sesini yükselterek,isyan ederek anlatıyor bunları niye yazmıyorsun abi diye sitem ediyor.
Tabi bizde yazıyoruz.
Ama gelgör ki,o kişi
Bir bakıyorsun o yanlış dediği profilin içinde yer almış.
Yıllarca siyasetin içinde makam ve mevki sahibi olan bu kişilerin yanlış dedikleri,eleştirdikleri düzenin içinde yer almaları bir yazar olarak acaba bu kişiler bizi biryerlerde koltuk kapmak için sıçrama tahtası olarak mı kullanıyorlar diye düşünmemize sebep oldu.
Tabiki bir yazar olarak benim topluma karşı sorumluluklarım olduğu gibi,bu manada her bireyinde ayrı ayrı sorumluluğu var.
Öyle bugün konuştuğunu yarın yutarak her ötelendiğinizde gelip bize salya sümük egolarınızı dinleteceğinizi sanıyorsanız artık bundan sonra sizi asla dinlemeyeceğimizi bilmenizi istiyorum.
Bu tip yanlışları yapanlar bundan sonra bedelini kendileri ödeyeceklerlir.
İnsanımıza sözunün eri olmayı,ahde vefayı,yanlışa ve haksızlığa karşı bir duruş sergiliyebilmeyi, en önemlisi adam satmamayı öğretmeliyiz.
İnsanların kendi menfaat ve çıkarları için bu kadar savrulması açıkcası beni bir yazar olarak korkutuyor.
Bir yazar olarak daha fazla çalışmamız gerektiğini,duygularıma yenik düşmeden mücadeleye devam etmem gerektiğini düşünüyorum.
Bu mihval üzere önümüzdeki günlerde yerel ve siyasi yazılarıma devam edeceğimi siz okurlarıma bildirmek istiyorum.
Gerçi biz yazmıyoruzda kim yazıyor ?Ulusal medya Oda tv ve Aydınlık gazeteleri.
Bizimkilerde mantar tabancasıyla sağa sola ateş ediyor.
Adam gazeteci değilki, tetikci.
Zaten gazetecilik yapsa, bu ilçenin haberleri Odatv'de olmazki.
Allah'a emanet olunuz
Saygılarımla.
Ertan Cimbat
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
Sizin anlayacağınız orta kalınlıkta 350 makaleden oluşan 350 sayfa kitap.
Bu makalelerin büyük bir bölümü siyasi konuları içerirken bir bölümü toplumda aksayan yönleri,durum tespitlerini oluşturmaktadır.
Toplumumuzun kültürel olarak gelişimini sağlamayı amaçlayan yazılarda zaman zaman yazmaktayım.
Çok ilginçtir benim asıl önemsediğim kültürel ve durum tespiti yazılarım 200 ile 300 lerde okunurken,siyasi içeriklli yazılarım 400 ile 500 bandında,yerel siyasi yazılarım ise 800 ile 1200 aralığında okur kitlesi bulmaktadır.
Görüldüğü gibi yerel siyasetle ilgili yazılarım çok fazla okunmasına rağmen ani bir kararla yerel yazı yazmama kararı alıp bu konuda birkaç aydır yerel bazda yazı yazmadım.
Tabi bunun birçok sebebi var.
Adam açıp telefonu bana içini döküyor,yada yüzyüze bazı şeyleri sitem ederek anlatıyor.
Yanlışları,haksızlıkları,yolsuzlukları ve usulsüzlükleri sesini yükselterek,isyan ederek anlatıyor bunları niye yazmıyorsun abi diye sitem ediyor.
Tabi bizde yazıyoruz.
Ama gelgör ki,o kişi
Bir bakıyorsun o yanlış dediği profilin içinde yer almış.
Yıllarca siyasetin içinde makam ve mevki sahibi olan bu kişilerin yanlış dedikleri,eleştirdikleri düzenin içinde yer almaları bir yazar olarak acaba bu kişiler bizi biryerlerde koltuk kapmak için sıçrama tahtası olarak mı kullanıyorlar diye düşünmemize sebep oldu.
Tabiki bir yazar olarak benim topluma karşı sorumluluklarım olduğu gibi,bu manada her bireyinde ayrı ayrı sorumluluğu var.
Öyle bugün konuştuğunu yarın yutarak her ötelendiğinizde gelip bize salya sümük egolarınızı dinleteceğinizi sanıyorsanız artık bundan sonra sizi asla dinlemeyeceğimizi bilmenizi istiyorum.
Bu tip yanlışları yapanlar bundan sonra bedelini kendileri ödeyeceklerlir.
İnsanımıza sözunün eri olmayı,ahde vefayı,yanlışa ve haksızlığa karşı bir duruş sergiliyebilmeyi, en önemlisi adam satmamayı öğretmeliyiz.
İnsanların kendi menfaat ve çıkarları için bu kadar savrulması açıkcası beni bir yazar olarak korkutuyor.
Bir yazar olarak daha fazla çalışmamız gerektiğini,duygularıma yenik düşmeden mücadeleye devam etmem gerektiğini düşünüyorum.
Bu mihval üzere önümüzdeki günlerde yerel ve siyasi yazılarıma devam edeceğimi siz okurlarıma bildirmek istiyorum.
Gerçi biz yazmıyoruzda kim yazıyor ?Ulusal medya Oda tv ve Aydınlık gazeteleri.
Bizimkilerde mantar tabancasıyla sağa sola ateş ediyor.
Adam gazeteci değilki, tetikci.
Zaten gazetecilik yapsa, bu ilçenin haberleri Odatv'de olmazki.
Allah'a emanet olunuz
Saygılarımla.
Ertan Cimbat
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
14 Şubat 2018 Çarşamba
ÇAĞDAŞ KEFEN SOYUCULAR MI YETİŞTİRİYORUZ
Bireyleri hukuk önünde savunan kişilere avukat denir.
Avukatlar hukuk fakültelerini bitirdikten sonra belli bir staj döneminden sonra mesleğe başlarlar.
Avukatlık, bir savunma mesleği olduğundan bireylerin yaptığı suçun çeşidine bakmaksızın savunmasında görev alırlar.
Bize çok ters gelen toplumsal hadiseleri bile ''kişinin savunma hakkı kutsaldır" ilkesiyle avukatlar savunurlar.
Çünkü onların aldığı eğitim böyle.
İyi ve kötü,doğru veya yanlıştan ziyade savunma,ve kazanma üzerine kuruludur.
Aldıkları eğitimde bu doktrin üzerine bina edildiğinden.
Bazen avukatlara çok kızdığımız zamanlar ve durumlar olabilir.
Eğer bir avukat milli ve manevi değerlerden vicdani hasletlerden bihaber yetişiyorsa,hiç kimse o avukattan kendisi gibi düşünmesini beklememelidir.
Çünkü o, okulda aldığı eğitimin gereği,ne olursa olsun kazanma güdüsüyle hareket edecektir.
Bunları niye yazıyorum?
Son günlerin güncel konusu İlk Afrin şehitimiz Musa Özalkan'ın şehitlik tazminatına icra takibi başlatan avukat Emine Gün'ü hepimiz takip ediyoruz.
Böyle bir vicdansızlık olurmu?Diyerek infaal halindeyiz.
Ama o bayan Avukat alacağını tahsil etmenin ve kazanmanın doğruluğuna inanıp yanlış yaptık bile demiyor.
Neden?
Çünkü yetişme ve aldığı eğitimin gereği bu.
İstisnalar bir kenara bırakırsak Avukatların sadece hukuk meselelerinde değil bulundukları siyasi,sosyal ve sivil toplum konularındada hep kazanmak adına faliyette bulunduklarını görürsünüz.
Bu alanlarda da doğru ve yanlış onlar için çok fark etmez.
Yeter ki kazansın.
Onun için insanımızı yetiştirirken iyi yetiştirmeliyiz.
Sadece kazanmayı amaç edinen insanlar sonuçta Emine Gün gibi karşımıza çıkabilir.
Bence Emine Gün'e kızarken,onu bu hale getiren eğitim sisteminede kızmalıyız.
Artık herkes bazı şeylerin sloganını atmaktan ziyade uygulama alanları oluşturulmasının bir kolayına bakmalı.
Yoksa kendisininde rahat görev yapabilmesi için, bu ülke için can veren insanlardan bir haber olup adeta kefen soyuculuk yapmaya devam edilir.
Allah ülkemizin ve milletimizin yardımcısı olsun.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Ertan Cimbat.
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
Avukatlar hukuk fakültelerini bitirdikten sonra belli bir staj döneminden sonra mesleğe başlarlar.
Avukatlık, bir savunma mesleği olduğundan bireylerin yaptığı suçun çeşidine bakmaksızın savunmasında görev alırlar.
Bize çok ters gelen toplumsal hadiseleri bile ''kişinin savunma hakkı kutsaldır" ilkesiyle avukatlar savunurlar.
Çünkü onların aldığı eğitim böyle.
İyi ve kötü,doğru veya yanlıştan ziyade savunma,ve kazanma üzerine kuruludur.
Aldıkları eğitimde bu doktrin üzerine bina edildiğinden.
Bazen avukatlara çok kızdığımız zamanlar ve durumlar olabilir.
Eğer bir avukat milli ve manevi değerlerden vicdani hasletlerden bihaber yetişiyorsa,hiç kimse o avukattan kendisi gibi düşünmesini beklememelidir.
Çünkü o, okulda aldığı eğitimin gereği,ne olursa olsun kazanma güdüsüyle hareket edecektir.
Bunları niye yazıyorum?
Son günlerin güncel konusu İlk Afrin şehitimiz Musa Özalkan'ın şehitlik tazminatına icra takibi başlatan avukat Emine Gün'ü hepimiz takip ediyoruz.
Böyle bir vicdansızlık olurmu?Diyerek infaal halindeyiz.
Ama o bayan Avukat alacağını tahsil etmenin ve kazanmanın doğruluğuna inanıp yanlış yaptık bile demiyor.
Neden?
Çünkü yetişme ve aldığı eğitimin gereği bu.
İstisnalar bir kenara bırakırsak Avukatların sadece hukuk meselelerinde değil bulundukları siyasi,sosyal ve sivil toplum konularındada hep kazanmak adına faliyette bulunduklarını görürsünüz.
Bu alanlarda da doğru ve yanlış onlar için çok fark etmez.
Yeter ki kazansın.
Onun için insanımızı yetiştirirken iyi yetiştirmeliyiz.
Sadece kazanmayı amaç edinen insanlar sonuçta Emine Gün gibi karşımıza çıkabilir.
Bence Emine Gün'e kızarken,onu bu hale getiren eğitim sisteminede kızmalıyız.
Artık herkes bazı şeylerin sloganını atmaktan ziyade uygulama alanları oluşturulmasının bir kolayına bakmalı.
Yoksa kendisininde rahat görev yapabilmesi için, bu ülke için can veren insanlardan bir haber olup adeta kefen soyuculuk yapmaya devam edilir.
Allah ülkemizin ve milletimizin yardımcısı olsun.
Allah'a emanet olunuz.
Saygılarımla.
Ertan Cimbat.
Sakarya Ahbar İnternet Gazetesi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)